GÖLGESİNİ KAYBEDEN TİLKİ
GÖLGESİNİ KAYBEDEN TİLKİ
Bir varmış, bir yokmuş. Ormanın birinde kurnaz mı kurnaz bir tilki yaşarmış. Bu kurnaz tilki hiç çalışmaz, tabii hiç de yorulmazmış. Peki hiç karnı acıkmaz mı tilkinin? Acıkır tabi, acıkınca da insanların, hayvanların yiyeceklerini izinsiz alır, onlara bir teşekkür bile etmezmiş.
Yine günlerden bir gün canı süt içmek istemiş. En yakındaki evin bahçesini gözüne kestirmiş. Bu evde köye yeni taşınmış yaşlıca bir kadın yaşarmış. Köye yeni gelen bu kadının bakraçlarında da hep süt olurmuş. Gizlice evin bahçesine süzülmüş bizim tilki. Bakmış ki koca bir bakraç, içinde de sıcacık süt. Hepsini lıkır lıkır içmiş, bakracı da oracığa bırakmış, yine süzülerek kaybolmuş.
Meğer bu eve taşınan kadın bir cadıymış. Bakracı da sihirliymiş. Ertesi gün cadı, bakracının içini boş görünce ne olduğunu sormuş. Bakraç da dile gelmiş, olan biteni anlatmış.
Cadı, o akşam bakracı yine sütle doldurmuş. Tilkinin gelmesini beklemiş. Sütün tadı damağında kalmış zaten tilkinin, akşam olur olmaz yine girmiş bahçeye. Yine sütü bir güzel içmiş. Tam gidecekmiş ki cadı karşısına çıkmış.
— Şimdi yakaladım seni, sana bir ceza vereyim de gör, demiş ve parmaklarını şıklatmış.
Tilki merakla bekliyormuş parmaklarını şıklatınca ne olacağını. Bir bakmış ki yanı başında gölgesi, tilkiyi bırakmış, tin tin gidiyor. Cadı, bakracını da tilkinin gölgesini de almış, evine gitmiş.
Ertesi gün, ormandaki hayvanlar gölgesiz tilkiye bakıp bakıp gülüyormuş. Ormanın en küçük sakinleri, karıncalar bile tilkiye kendi gölgelerini gösteriyor, “Senin gölgen nerede?” diye sorup gülüşüyorlarmış. Tilki çaresiz, cadının kapısına gitmiş.
— Gölgemi ver gideyim, demiş. Cadı, bir tek şartla gölgesini geri vermeyi kabul etmiş:
— İçtiğin sütü geri getir, gölgeni al!
Tilki, koşa koşa koyuna gitmiş:
— Koyun kardeş, bana sütünden verir misin? Ben de böylece gölgemi geri alabilirim, demiş.
Koyun cevap vermiş:
— Veririm elbet, önce sen bana biraz yem getir.
Tilki yemi nereden bulsun? Koşa koşa çiftçiye gitmiş.
— Çiftçi kardeş, bana biraz yem verir misin? Ben de yemi koyuna vereyim. Koyun bana süt versin, ben de sütü cadıya vereyim, gölgemi geri alayım, demiş.
— Kolay, demiş çiftçi. Sen hele şu orağımı al, demirciye götür tamir etsin, ben de sana yem vereyim.
Tilki elinde orak, demirciye gitmiş.
— Demirci kardeş, ocağına düştüm. Ne olur şu orağı tamir et. Çiftçi bana yem versin. Ben yemi koyuna vereyim. Koyun da bana süt versin. Sütü cadıya vereyim, gölgemi geri versin.
— Yardım ederim etmesine ama önce bana birkaç yumurta getir bakayım, demiş demirci.
Tilki tavuğa gitmiş:
— Tavuk kardeş, bana birkaç yumurta verir misin? Yumurtayı demirciye vereyim. O bana orağı versin. Orağı çiftçiye, yemi koyuna vereyim. O da bana süt versin. Sütü cadıya vereyim, gölgemi geri alayım, demiş.
— Ondan kolay ne var tilki kardeş, demiş tavuk. Sen hele bana biraz buğday getiriver.
Tilki buğday tarlasına gitmiş. Buğdaylardan birkaç sap istemiş. Buğdaylar dile gelmişler:
— Sen bize biraz su getir, gerisi kolay!
Tilki dereye gitmiş. Dere, tilkiye suyu vermiş. Tilki suyu buğdaya vermiş. Buğdayların verdiklerini tavuğa, tavuğun verdiği yumurtayı demirciye, demirciden aldığı orağı çiftçiye, çiftçiden aldığı yemi koyuna, koyundan aldığı sütü de cadıya vermiş.
Cadı parmaklarını tekrar şıklatmış. Tilkinin gölgesiyle tilki, tekrar kavuşmuşlar. Tilki sütü geri getirmek için o kadar çaba harcamış, o kadar yorulmuş ki bir daha kimseden izinsiz bir şey almayacağına kendi kendine söz vermiş.
Gökten üç elma düşmüş.
Biri tilkinin başına,
Biri de bu masalı yazanın,
Biri de okuyanın başına düşmüş.
KAYNAKÇA:
Masal, Masal Türkiye TÜMAK
www.masal.gow.tr