Çocuklara Masallar

ÜÇ KARDEŞ

 ÜÇ KARDEŞ

Zamanın birinde zengin mi zengin, yaşlı mı yaşlı bir adam yaşarmış. Malı mülkü çokmuş çok olmasına, ama ona sorsanız en değerli hazinen nedir diye, size üç kızını gösterirmiş. Üç kızını da çok ama çok severmiş.

İhtiyar baba, tüm hazinesini üç kızına bırakacakmış. Ama nasıl pay edeceğini bir türlü bilemiyormuş. En küçüğe en azı, en büyüğe en çoğu mu versin? Kura mı çeksin? Hepsini toplasın üç parçaya mı bölsün?

Baba bunları düşünedursun, bir gece rüyasında yaşlı bir adam görmüş. İhtiyar adam, bu kadar yaşlı birini ilk defa görüyormuş. Yaşlı adam, ona şöyle demiş:

— Kızlarına sor, seni ne kadar seviyorlarsa o kadar mal ver onlara.

O sabah uyandığında ihtiyar baba artık ne yapacağını biliyormuş. Önce en büyük kızını yanına çağırmış, sormuş:

    Kızım, beni ne kadar seviyorsun?

Büyük kız cevap vermiş:

    Babacığım, hazinenizdeki altınlar ne kadar çoksa seni o kadar çok seviyorum!

Çok beğenmiş bu cevabı ihtiyar baba, sıra ortanca kıza gelmiş. Ablasının cevabını duyan ortanca kız da şöyle bir cevap vermiş soruya:

    Babacığım, seni bu konak kadar çok seviyorum!

Pek memnunmuş ihtiyar baba aldığı cevaplardan. Sıra gelmiş küçük kıza. Laf aramızda, babacığını bu küçük kız bir başka severmiş. Beklenen soru gelmiş:

    Söyle bakalım küçük kızım, sen beni ne kadar seviyorsun?

Küçük kız ne diyeceğini bilememiş. Un değil çuvala girsin, yol değil arşınla gidilsin, sevgi bu, nasıl ölçsün? Gözüne pencereden gördüğü bahçe ilişmiş. Koşmuş bir avuç toprak alıp gelmiş, gözleri ışıl ışıl,

    İşte, demiş. Tam bu kadar seviyorum!

İhtiyar baba bu cevaba çok öfkelenmiş. Öyle ya, bir tarafta altınlar, konaklar kadar sevgi, bir tarafta bir avuç çamurlu toprak. Hemen oracıkta pay edivermiş malını. Büyük kıza altınlarını, ortancaya konaklarını. Küçük kızı da unutmamış elbet: 

    Gönlüm seni de boş göndermeye razı değil. Madem toprak kadar seviyorsun, al sana bir avuç toprak, demiş ve ona da bir çorak tarla vermiş.

Gel zaman git zaman, baba kızlarını ziyarete gitmiş. Ziyarete önce en büyük kızından başlamış. Gidince bir de ne görsün! Kızı bir küçük kulübenin önünde düşünceli düşünceli oturuyor. Altınlardan, gümüşlerden eser yok, ara ki bulasın!

    Bu ne hâl kızım, ne oldu o kadar altına, diye sormuş.

    Sorma babacığım sorma. Ben o altınlar hiç bitmez sandım, hiç çalışmadım, hepsini bozdurdum, parayı da harcadım, hepsi bitti…

İhtiyar baba çok üzülmüş. Büyük kızını da yanına alıp ortanca kızına doğru yola koyulmuş. Kızına verdiği konağa varmışlar. Neyse ki konak sapasağlam yerinde duruyormuş. Ama bir bakmışlar ki içinde başkaları oturuyor!

Ortanca kız babasının kendini ziyarete geldiğini duyup gelmiş. İhtiyar baba sormuş:

    Beni konaklar, saraylar kadar seven kızım, neden konakta başkaları oturuyor?

    Sorma babacığım sorma, har vurdum harman savurdum, hepsini sattım harcadım. Hiçbir şeyim kalmadı.

İhtiyar baba hem şaşkın hem üzgünmüş. Küçük kızına hâlâ biraz kırgınmış ama bu kadar yol gelmişken bir de küçük kızını görmek istemiş. İki kızını alarak küçük kızına doğru yola koyulmuş. Kıza verdiği çorak toprağa varmışlar. Ama üçü de gözlerine inanamamış. O çorak tarlanın yerinde bir büyük konak, konağın etrafında da bir sürü meyve ağacı. Kayısılar, şeftaliler, vişneler, elmalar… Küçük kız, babasını ve kardeşlerini görür görmez koşarak yanlarına varmış.  Babası sormuş küçük kıza,

    Kızım ben sana bir çorak tarla vermiştim, nasıl bu hâle geldi?

Kız cevap vermiş:

    Sorma babacığım sorma! Bir avuç toprağı aldım, işledim, fidan diktim, gözüm gibi baktım. O da bana ağaç verdi, meyve verdi. Onları sattım, zengin oldum. İşte ben seni bu toprak kadar çok seviyorum. Yıllar önce de bunu söylemek istemiştim, demiş.

Sonra yanındaki elma ağacından üç elma koparmış. Birini babasına vermiş. Birini kardeşlerine pay etmiş. Birini de bu masalı okuyan çocuklara göndermiş. 

 

KAYNAKÇA:

Masal, Masal Türkiye TÜMAK

www.masal.gow.tr

Yorumlar
Hiç Yorum Yapılmamış. İlk yorumu siz yapın...

 
68 kez görüntülendi