''Buzağının ipini kim gevşetti''
Buzağının İpini Kim Gevşetti?
Meddah: Huzuru hazirun, cemiyeti irfan, lâindir, münafıktır, dinsizdir, kâfirdir şeytan, şeytanın lâinliğine münafıklığına, dinsizliğine, Rahmanın Birliğine Eyvallah.
Hak dostum hak diyerek başlayalım söze; Canlar Ateşim var külüm yok, Bülbül oldum dilim yok, Düştüm kör şeytanın eline, Ah etmedik günüm yok... Şeytanın eline düşen tutuşturulmaya hazır bir kav gibidir. Bir anlık öfke sayesinde o kav çevresinde kim varsa tutuşturuverir. Her kim ki öfkesine hâkim olursa, o kavı söndürüverir. Ve her kim onu salıverirse, ilk yanan kav gibi kendisi olur.
Günlerden bir gün şeytanın yolu bir köye düşmüş. Keyfi yerinde olan şeytan, ''Yaratıldığım günden bu yana hep Âdemoğlu ile uğraştım. Bugünlük istirahat edeyim. Hemde bu istirahat sebebiyle Âdemoğluna karışmayarak ona bir iyilik yapmış olurum.''
Şeytan bu; bir şey yapmayacağım, karışmayacağım demiş dahi olsa dahi onun yaptığı bu iyilik hissiyatımızı rotasından saptırabilir. İyilik demek kimseye karışmayacağım demek değil kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.
Hem şeytanın İyilik vasfı olsaydı, önce kendisine iyilik yapar ve cennetten kovulmazdı. Allah(c.c) tarafından lanetlenmezdi, Kör şeytan olmazdı…
Kış kışlığını yapacak ya…
Şeytan boş, boş gezinirken bahçesinde inek sağan genç bir kadın görür. O esnada, kadın ineği rahat sağabilmek için yavrusunu yani buzağısını ineğin ayağına bağlamıştır. Anadolu’da yeni yavrulamış ineğin ayağına buzağısını bağlarlar. Sütü sağdıktan sonra buzağının ipini gevşetirler o da hemen annesini emer. Yani inek süt versin diye bağlarlar buzağıyı. Yavrusunu gördükçe inek süt bırakır.
Şeytan, buzağının iple bağlı olduğunu görünce çok üzülür. Kendince:
-Vah vah! çok yazık, buzağının ipini gevşeteyim de gidip anasını hemen emsin der ve ineğin ayağına bağlı olan buzağının ipini gevşetir.
Buzağı bu, annesinin sütünü kovaya sağılmasını, aç karnına izlemeye daha fazla dayanamamış, debelendikçe, hareketlendikçe boynundaki ip daha çok gevşemeye başlamıştır. Sonunda hepten çözülen buzağı hemen Annesini emmek için telaşlanınca süt kovasına çarpar ve bütün sütler yere dökülüverir.
Sağdığı süt yere dökülüp ziyan olunca siniri tepesine çıkan kadın, bir anlık öfkeyle eline geçirdiği odunu buzağının kafasına vurmasıyla buzağı kan içinde yere yıkılıverir. Yavrusuna saldırılmasına kayıtsız kalmayan inek, önce bir tekme sonrada boynuz darbeleriyle genç kadını yere devirip öldürüverir.
Bu sırada evinin penceresinden olayları izleyen kadının kayınpederi duvardan çifteyi alır ve öfkeyle dışarı çıkar ateş ederek ineği öldürür.
Silah sesini duyan kadının kocası, koşup gelmiş. Karısını yerde cansız yatar ve babasını da elinde tüfekle görünce o anlık öfkeyle ‘’ Sen benim karımı nasıl öldürürsün’’ diyerek belinden silahını çekip tek atışta babasını öldürmüştür.
Kısa bir süre sonra gerçeği öğrenen kadının kocası, bu kadar acıya dayanamayacağını düşünüp bir kurşun da kendi kafasına sıkarak canına kıyıverir.
Bütün bu olanı biteni bir kenarda seyreden şeytan, “Şimdi tüm bu felaketi bana yüklerler. Ben buzağının ipini gevşetmekten başka ben ne yaptım ki” der ve olay yerinden sıvışıverir.
İşte şeytanın aklı da, iyiliği de bu kadar olur.
Şeytan’ın iyiliği dahi insan hayatını mahveder. Perişan eder.
Şeytan, insanları hırs ve hasetle bir anlık öfkeyle kötülüğe sürükler. Öfkeyi baldan tatlı hâle getirir. İşte bu hikayede olduğu gibi İnsanlara araştırma fırsatı vermeden aceleyle ve öfkeyle iş gördürür.
Yüce Mevlamız öfkemizi kontrol etmemizi emir buyururken, onun sevgili habibi Peygamber efendimiz ise yiğitliği pehlivanlığı öfke anındaki kontrolümüze bağlamıştır.
Peygamber Efendimiz, Cenab-ı Hakk’a sığınmayı öfkenin ilâcı olarak tavsiye etmiş, insanın kendi kendine telkinle ulaşacağı irade sağlamlığının onu öfkelenmekten kurtaracağına işaret etmiştir. Yine Peygamberimiz öfkeyi güç ve kuvvetin değil, zayıflığın ve aczin alâmeti olarak görmüştür. Öfke şeytan hükmüne geçen nefse hâkim olamamanın işaretidir. Nefislerine hâkim olamayanların sonu ise hüsrandır.
Ve yücelerin yücesi Rabbimiz Kuran-ı kerimde mealen şöyle buyuruyor: Bismillâhirrahmânirrahîm.
‘’Şeytan onlara durmadan vaad eder, boş ümitler verir. Şeytanın onlara söz vermesi aldatmadan başka bir şey değildir.’’ NİSA-120
Canlar ben bu hikâyeyi bir mecmua kenarında gördüm ve sizlere naklettim.
Bu kıssadan nasibimize düşen önce hazreti insan olabilmektir erdemli ve vakur olabilmektir.
Erdemi şiar edinen dost; unutma sen şeytandan daha akıllı ve daha iyilikseversin. Yeter ki, gaflet ve cehaletin batağında saplanıp kalma!
Gününüz aydın ömrünüz uzun kazancınız bereketli dualarınız kabul işleriniz hayırlı ve kolay olsun. EYVALLAH.