''Semerci Ustası''
Semerci Ustası
Meddah: Huzuru hazirun, cemiyeti irfan, laindir, münafıktır, dinsizdir, kafirdir şeytan, şeytanın lainliğine münafıklığına dinsizliğine, Rahmanın Birliğine Eyvallah…
Hak dostum hak diyerek başlayalım bir başka hikâyemize… İsim isme, cisim cisme, semt semte benzer, geçmiş zaman söylenir, yalan gerçek vakit geçer demişler.
Canlar geçen zamanın kıymetini bilmek için sizleri Semerkant’a götüreceğim. Orta Asya'nın mavi kubbeli incisi: Semerkant Mavi kubbelerle kaplı medreselere, çinilerle süslenmiş kervansaraylara, görkemli cami ve külliyelere sahip Semerkant, adeta açık hava müzesini andırıyor. İşte ipek yolunun kalbi olan Semerkand’da bir semerci ustası, oğluyla beraber hem semer yapar, hem de eskiyen semerleri tamir eder, baba-oğul hayatlarını böylece devam ettirirlermiş. Semerci ustası, mesleğinin alametlerinden olacak ki; çalışırken üzerinde oturduğu koltuğunu da semerden yapmış. Bu semerin gizli bir bölmesini de para kasası olarak kullanmaktaymış. Fakat semerde kasa olduğunu oğlu bile bilmezmiş. çalışılır kazanılır, paralar bu kasada biriktirilirmiş.
Olacak bu ya, baba tüccarın bir aylığına Semerkand’dan ayrılması icap etmiş. Depodaki semerleri ve dükkânı oğluna emanet etmiş. Seyahate çıkmadan önce de oğluna, kendi kullandığı semerin asla satılmamasını sıkı sıkı tembihlemiş. Babası yokken oğul, babasının tembihlediği semerin haricindeki bütün semerleri satmış. Fakat bir akşam, yolcunun biri gelmiş ve semer almak istemiş. Adamın ısrarlarına dayanamayan oğul, biraz da kâr ederim düşüncesiyle 10 akçe olan semeri 30 akçeye satıvermiş. Baba tüccar seyahatten döndüğünde semerden yapma koltuğunun olmadığını görünce koltuğunun nerede olduğunu sormuş. Oğul, satmak zorunda kaldığını ama üç katı kâr ettiğini heyecanla söyleyince babası şaşkına dönmüş. Kimseye bir şey söylemese de için için yanmaya başlayan baba, işi gücü bırakmış…
Semerkand, Buhara, gezmedik yer, uğramadık han bırakmamış; ne çare ki semerini bulamamış. Tüccarın kaç ay, kaç yıl gezdiği bilinmez. Ama yorulduğu belli ki şu beyit dökülmüş dilinden: ” Dizimde kalmadı takat nasip arayı arayı Dolandırdı bizi kısmet, Semerkand’ı Buhara’yı..” Semeri bulamayacağına kanaat getiren baba eve dönerek işe koyulmuş. Gel zaman git zaman, bir semer eskitecek kadar vakit geçmiş… Bir gün, bir adam semer tamir ettirmek için dükkâna gelmiş. Semerci, yıllar önce kaybettiği semerini tanımış; ama hiç belli etmemiş. Semer sahibine “Bu semer çok eskimiş, ben size yeni bir semer vereyim; bu bende kalsın ” deyip semeri geri almak istemiş. Bu duruma çok sevinen semer sahibi, yeni semeri alıp gitmiş.
Hemen semerini kontrol eden adam, parasını yerinde görünce sevinmiş ve şu beyti mırıldanmış: ” Ne lazımdır sana gezmek Semerkand’ı Buhara’yı Sana Taksim olan kısmet gelir arayı arayı..” Velhasili ne diyordu Hz.Mevlana : Kısmet etmiş ise Mevlâ; El getirir, yel getirir, sel getirir… Kısmet etmez ise Mevlâ; El götürür, yel götürür, sel götürür…
HAY HAK… Canlar: Bir kıssadır mecmua kenarına kaydolunmuş, biz de gördük söyledik ve bu kıssadan nasibimize düşen söz '' Her şey kader ile takdir edilmiştir; kısmetine razı ol ki rahat edesin. '' Efendim Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola!