MEDDAH HİKAYESİ

''Aşuk ve Maşuk''

 

AŞUK ve MAŞUK

 

 

Meddah: Huzuru hazirun, cemiyeti irfan, laindir, münafıktır, dinsizdir, kafirdir şeytan, şeytanın lainliğine münafıklığına dinsizliğine, Rahmanın Birliğine Eyvallah.

Hak dostum hak diyerek başlarken söze,

Sevgiyi anlatan cümlelerin özüne, meşki anlatan nağmelerin sözüne, Aşkı kavuran ateşin közüne, özlem çeken maşuğun demine, sorsalar bağrınıza aşk nasıl düşer diye?

Güneşten kavrulan Toprağa ilk düşen yağmur taneleri ortalığı tozu dumana katarak toprağın bağrına nasıl düşerse Aşk; sinelerimize de kör bıçak yarası açar gibi düşer...

Aşk düşerse döşü müze bardaktan boşalırcasına düşer ve Rahmet toprağı nasıl yumuşatırsa aşka özlem çeken sinelerimizi öyle yumuşatır...

Aşıkın sessizliğinde derman arayan yürekler, Maşukun aynasında kendilerini bulurlar...

Aşkın efendisi Mevlana Celalettin Rumi der ki,

''Ey aşık, hani özlem çekiyorsun ya sevgiliye! Bil ki sevgilidendir özlemin özü. Odur asıl sana özlem duyan. Çünkü o tutuşturmayınca alevi, kimsede olmaz ateş. Ve aşk ateşi önce sevilene ondan sonra sevene düşer. ''

(Meddah yanında getirdiği tahta sandıktan küçük bir kapı çıkarır yanına koyar  ve sandıktan bir kukla çıkarır ve eline takar ve onunla konuşmaya başlar…)

Âşık ve Maşuk birbirilerini çok seviyorlar, ancak bir türlü birbirilerine açılamayıp sevgileri ortada kalıyor. Bir gün âşık dayanamayıp maşuğun evine gidiyor, kapıyı çalıyor.

İçerden bir ses

—Kim o?

Âşık cevap veriyor.

-Benim.

Maşuk içeriden sesleniyor.

—Git buradan.

Âşık şaşırıyor. İnanamıyor, ama ayrılıyor kapıdan üzgün bir şekilde.

Dağlar, ovalar dolaşıyor maşuğun aşkından ölecek duruma geliyor olaylara anlam veremiyor, lakin dayanamayıp tekrar maşuğun kapısına geliyor, kapıyı çalıyor. İçerden bir ses

—Kim o? Diyor.

Âşık cevaplıyor.

-Benim.

Maşuk içerden sesleniyor.

—Git buradan

Âşık deliye dönüyor. Bir türlü anlamıyor aşkının bu tavrı ona niye yaptığını.

Kendini yollara vuruyor. Aşkıyla eriyor da sebebi bulamıyor. Günler ayları, aylar yılları kovalıyor. Ve bir gün Âşık kendini maşuğun evinde buluyor. Kapıyı çalıyor. İçerden bir ses

—Kim o?

Âşık cevaplıyor.

-Senim.

Maşuk içerden sesleniyor.

—Gir içeri o zaman.

Ey dostlar Aşık aşkın özüne vakıf olabilmesi için senim diyebilmeyi öğrenmelidir.

Aşkın efendisi Mevlana der ki; "Bir canım, gel gör ki var yüz bin tenim, Neyleyip, netsem ki ağzım sır benim. Bunca insan var, "benim" hep "ben" diyen, Yok ki bir er, söylesin tek "ben senim." 

Efendim; bir kıssadır mecmua kenarına kaydolun muş, bizde gördük ve Aşk'ın hatırına söyledik paylaştık. Sakiye sohbet kalmamış baki . Her ne kadar sürç-i lisan eyledikse affola. İnşallah Aşkın deminde demlenen yüreklere huzur verecek bir başka hikayede buluşmak dileğiyle...

Videolar
Yorumlar
Hiç Yorum Yapılmamış. İlk yorumu siz yapın...

 
61 kez görüntülendi